Uluslararası sözleşmeler ve Anayasamız, sanıklar için savunma hakkının yanında susma hakkı da tanımaktadır. Bu hak genellikle sanığın suçlu olduğunu kabul etmesi olarak kabul edilse de, kanunların sunmuş olduğu yasal haklardan biridir. Birçok kişi bu hak konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı için, bu hakkı kullanmamakta ve davanın olumsuz bir seyir izlemesine neden olmaktadır.
Susma Hakkının Hukukta Tanımı Nedir?
Kanunda susma hakkı, şüpheli olarak kabul edilen bir kişinin, kendisine yöneltilmiş olan suçlamalara cevap vermeme hakkı olarak adlandırılmaktadır. Ceza hukukunda temel bir hak olan susma hakkı, hem soruşturma hem de yargılama safhalarında kullanılabilmektedir.
Susma hakkının ihlal edilmemesi, kanunlarca güvence altına alınmıştır. Kanunda şüpheli durumunda bulunan bir kimsenin, kendini suç altına sokmasına ya da konuşmasına zorlanamayacağı hükmü bulunmaktadır. Susma hakkı anayasada kısmen geçse de, ceza mahkemeleri kanununda açıkça yer almaktadır.
Susma Hakkının Önemi Nedir?
Susma hakkı, şüphelinin en önemli savunma araçlarından biri olarak sayılmaktadır. Buna rağmen konu hakkında yeterli bilgiye sahip olunmadığından, genellikle bu hak kullanılmamaktadır. Susma hakkı esas olarak, suçlama ile ilgili ispat yükümlülüğünü suçlayan tarafa bırakmaktadır.
Susma hakkını kullanan kişi hakkında, saklayacak bir şeyi olduğu gibi hukuka aykırı ön yargılar bulunmaktadır. Oysa susma hakkı en az kendini savunma kadar temel bir haktır. Susma hakkının ne zaman kullanılıp kullanılmayacağı ya da ne kadar kullanılacağı, davanın seyrinde önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle de, susma hakkının kullanılması konusunda profesyonel bir hukuki danışmanlık ve destek alınması gerekmektedir.
Susma Hakkı ile Temel Hak ve Özgürlükler Arasındaki İlişki Nedir?
Susma hakkının, temel hak ve özgürlükleri ile arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır.
Bunlar şu şekilde sıralanmaktadır;
- Hukuk devleti ilkesi ile ilişkisi: Hukuk devletinde herkesin kanunlarda sayılan haklarını kullanması temel bir haktır. Susma hakkının kullanılmasına engel olunması, adaletin de tam olarak sağlanmamasına neden olmaktadır. Adaletin tam olarak sağlanamaması ise, ülkede yaşayanların güvende olmamasına neden olur.
- İşkence ve kötü muamele yasağı ile ilişkisi: Şüpheli bir kişinin, işkence ya da kötü muamele uygulayarak konuşmasının sağlanması kanunlarımıza göre suç teşkil etmektedir. Şüphelinin susma hakkını kullanmaması için yapılacak her türlü zorlama ve uygulama sonucunda elde edilen bilgiler, mahkemeler tarafından da delil olarak kabul edilmemektedir.
- Kendini suçlayıcı delil sunmaya zorlanmama ilkesi ile ilişkisi: Kanunda kimsenin kendisini suçlaması gerekmemektedir, bu nedenle de susma hakkını kullanması suçunu kabul etmesi olarak görülmemelidir. Aksi halde, hukuk kuralları temelinden sarsılmış olacaktır.
- Adil yargılanma hakkı ve silahların eşitliği ilkesi ile ilişkisi: Adil yargılanma hakkının kullanılabilmesi için, suçlayan taraf ile savunan tarafın eşit silahlara (araçlara) sahip olması gerekmektedir. Susma hakkı da savunan taraf için önemli bir araçtır ve bu aracın kullanılmasına engel olmak, adil yargılanma hakkına engel olmak anlamına gelmektedir.
- Masumluk karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi ile ilişkisi: Suçun ispat edilmesi, iddia makamının görevi olduğu için, susma hakkı kullanılarak şüpheden sanığın yararlanması sağlanmalıdır.
Bu ilkelerden de anlaşılacağı gibi susma hakkı, temel hak ve özgürlüklerin birçok ilkesi ile ilişki halindedir. Bu hakkın kullanılmasına mani olmak ise, direk olarak temel hak ve özgürlüklerin engellenmesi anlamına gelmektedir.
Susma Hakkının Kullanılma Türleri Nelerdir?
Susma hakkı, şüpheliler tarafından üç şekilde kullanılabilmektedir. Bunlardan ilki tam susmadır. Tam susma yönteminde; sanık ya da şüpheli durumunda olan kimse, iddialar karşısında tamamen susabildiği gibi, suçu kendisinin işlemediğini beyan edebilir.
Kısmi susma yönteminde sanık ya da şüpheli durumunda olan kimse, tamamen susmaz ve sadece istediği bilgileri verir. Bu yöntem ifade alınmaya başlanmadan kullanılabileceği gibi, belirli bir süre sonunda da kullanılabilir. Şüpheli veya sanığın susma hakkını kullanacağını söylemesi üzerine ifade işlemi sonlandırılır.
Üçüncü yöntem olan geçici susmada ise; sanık veya şüpheli ilk önce susarak daha sonra kendi lehine olacak gelişmeler çerçevesinde ifade verebilir. Bu durum aynı zamanda önceden ifade veren veya konuşan kişinin, daha sonradan susması ile de gerçekleşebilmektedir.
Susma Hakkının İhlal Edilmesi Nedir?
Kanunda bazı durumlar ve uygulamalar, susma hakkının ihlal edilmesi olarak sayılmaktadır. Kolluk kuvvetlerinin şüpheliyi ele geçirmesinden sonra, kanuni haklarının neler olduğunu şüpheliye söylemesidir.
Bu hakların başında ise susma hakkı gelmektedir, bu bildirimin yapılmaması, susma hakkının ihlali sayılmaktadır. Şüpheli ifade alma veya sorgulama esnasında, bu işlemleri yapan kişilerden farklı bir dili kullanıyorsa, bu durumda haklarının bir tercüman vasıtası ile anlatılması gerekmektedir.
Şüphelinin ifadesinin; kötü muamele, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, teknik cihaz kullanma ve kanunsuz vaatlerde bulunma gibi yöntemlerin kullanılarak yapılması da susma hakkının ihlal edilmesi kapsamındadır.
Tanıkların Susma Hakkı Var mıdır?
Kanunda sadece şüpheli ve sanıklara değil, tanıklara da susma hakkı tanınmıştır. Bu hakkın kullanılması için şu hususlar gerekmektedir;
- Sanık veya şüphelinin yakını olması sebebiyle tanıklıktan çekinme hakkı: Nişanlısı, eşi ya da eski eşi, alt soyu veya üst soyu, ikinci derece kayın veya üçüncü derece dahil kan hısımları ile evlatlık bağı olanlar.
- Meslek sahiplerinin tanıklıktan çekinme hakkı: Örnek olarak doktorların hastaları ve avukatların müvekkilleri hakkında susma hakkını kullanmaları gibi.
Bu kişiler haricindeki kişiler, tanık olarak çağrıldıklarında ifade vermek zorundadırlar.
Dilerseniz, kimler manevi tazminat davası açabilir ? ve avukata sor yazılarımıza da göz atabilirsiniz.
Yazar : Anıl Can Soysüren