Baba ile çocuk arasında soy bağının kurulmasının, kanunda belirtilen dört yöntemi bulunuyor. Bu yöntemlerin başında ise, çocuğun annesi ile evi olmak geliyor. Soy bağının kurulmasında en doğal yöntem olan evlilik dışında, hâkimin kararı, evlat edinme ve çocuğun tanınması da bu yöntemler arasında sayılıyor.
Bir kişinin yasalara göre babalık iddia edebilmesi için, söz konusu çocuğun soyadını taşıması yani kendi kütüğüne geçirmiş olması gerekiyor. Çocukların maddi ve manevi değişik haklara sahip olabilmeleri için, babaları ile soy bağının kurulması ve soyadlarını kullanabilmeleri gerekiyor. Özellikle evlilik dışı doğan çocuğun tanınması, gelecekteki hayatlarını direkt olarak etkiliyor. Bu konuda yaşanan bilgi eksikliğinden dolayı, tanıma gibi kolay bir işlem yerine, babalık davası gibi uzun ve ispat gerektiren dava süreçlerine neden olunuyor.
Evlilik Dışı Çocuğun Tanınması Davası Nedir?
Evlilik dışı çocuktan kasıt, çocuğun anne ve babasının resmi evlilik bağı ile bağlı olmadığı bir zamanda doğmuş olmasıdır. Çocuğun annesinin de rızası olması halinde, evlilik dışı çocuğun tanınması noterde hazırlanacak senet ya da nüfus müdürlüğüne müracaat gibi yöntemlerle kısa sürede gerçekleşebiliyor.
Eğer anne çocuğun tanınmasına itiraz ediyorsa, babalık iddia eden kişinin evlilik dışı çocuğun tanınma davası açmasını gerektiriyor. Söz konusu davanın, babalık iddia eden kişi tarafından ve sulh hukuk mahkemelerinde açılması gerekiyor. Biyolojik baba olduğunu iddia eden kişinin, bu konuda dava açması için yazılı bir dilekçe ile ikamet ettiği sulh hukuk mahkemesine başvurması yeterlidir.
Baba tarafından açılan evlilik dışı çocuğun tanınma davası, somut deliller ve bazı durumlarda da tanıkların olmasını gerektiren ve uzun sürebilen davalar arasındadır. Söz konusu dava, hâkimin delilleri ve tanıkları dinlemesi ve itirazları incelemesi ile sonuçlanmaktadır. Ayrıca, gerektiğinde mahkeme ilgili kurumlardan yazılı olarak belgeler de isteyebilir. Bu nedenle, bu davalarda tecrübeli olan bir avukattan destek alınması, davanın daha kısa sürede ve olumlu sonuçlanmasına faydalı olacaktır.
Evlilik Dışı Çocuğun Tanınması Hangi Şekilde Gerçekleşir?
Medeni kanunda, evlilik dışı çocuğun tanınması için dört yöntem belirlenmiştir.
Bu yöntemler şunlardır;
- Babalık iddia eden kişinin, çocuğun biyolojik babası olduğunu kabul eden yazılı dilekçe ile ilgili nüfus müdürlüğüne başvurması.
- Babalık iddia eden kişinin, çocuğun biyolojik babası olduğunu kabul eden yazılı dilekçe ile sulh hukuk mahkemesine başvurması.
- Babalık iddia eden kişinin, içinde çocuğun da yer aldığı vasiyetinin ibra edilmesi.
- Babalık iddia eden kişinin, noterde hazırlatacağı resmi senetle, çocuğun babası olduğunu beyan etmesi.
Bu dört yöntemden hangisi kullanılırsa kullanılsın, son noktanın nüfus müdürlüğü olması gerekiyor. Gerekli bildirimler nüfus müdürlüğüne iletildikten sonra, nüfus kütüğündeki gerekli değişiklikler yapılabilir.
Tanımanın Şartları Nelerdir?
Evlilik dışı çocuğun tanınması için, kanunda üç ana şart belirtilmiştir. Şekli şart, tanıma için gerekli olan temel şarttır. Babalık iddiasında bulunan kişinin, dört tanıma yönteminden herhangi birini uygulaması, şekli şartı oluşturur. Tanımanın ikinci şartı ise ehliyettir. Babalık iddiasında bulunan kişinin yaşı 18 yaşından küçük ya da kısıtlı ise, bu kişinin velisi veya atanmış ise vasisinin rızasının alınmış olması gerekir.
Tanımanın üçüncü ve önemli bir şartı ise, tanıma yapılacak çocuk ile bir başkasının devam eden bir soy bağının olmamasıdır. Böyle bir durum söz konusu ise, tanıma yapılabilmesi için öncelikle bu bağın yasal yollarla iptal edilmesi gerekir. Bu üç şarttan herhangi biri gerçekleşmemişse, kanunlar önünde tanıma işlemi geçersiz sayılır.
Kimler Tanımanın İptalini Talep Edebilir?
Tanımanın iptalini talep edebilecek kişilerin başında, tanıyan gelmektedir. Tanıyan kişi, çocuğun tanınmasını korkutma, aldatma ya da yanıltma gibi nedenlerden dolayı gerçekleştirmişse, anne ve çocuğa karşı tanımanın iptali davası açabilir. Tanıyan dışında çocuğun annesi, çocuk (ölmüşse alt soyu), cumhuriyet savcıları ve hazine yetkilileri de tanımanın iptali davasını tanıyana karşı (ölmüşse mirasçılarına) açabilirler.
Tanımanın İptali Davasında İspat Yükü Kimin Üzerindedir?
Tanımanın iptali davasını kim açmışsa, ispat yükü onun üzerindedir. İptal davası çocuk ya da çocuğun annesi tarafından açılmışsa, bu durumda tanıyan kişi çocuğun annesi ile gebelik dönemi içinde cinsel ilişkide bulunmuş olduğunu ispatlamak zorundadır.
İptal Davası Açma Süresi Nedir?
Tanıyan kişi, çocuğun tanınmasını korkutma, aldatma ya da yanıltma gibi nedenlerden dolayı gerçekleştirmişse, bu etkiler ortadan kalktıktan sonra bir yıl içinde tanımanın iptali davası açmak zorundadır. Bu süre, sebep ne olursa olsun tanımanın yapılmasından sonraki beş yılı geçemez. Diğer ilgiler içinde bu süre bir yıl ve sebep ne olursa olsun tanımanın yapılmasından sonraki beş yıl olarak sınırlandırılmıştır.
Ergin olmayan çocuklar için ise bu süre, ergin olmalarından itibaren bir yıl olarak sınırlandırılmıştır. Kanunda belirtilen bu sürelerin tamamlanmasından sonra açılan davalar düşmektedir. Ancak, kanunda belirtilen dava açma süreleri aşılmış ve süre aşımı için geçerli neden sunulmuşsa, bir ay daha dava açma süresi verilebilir.
Tanıma İşleminin Bildirilmesi Nasıl Gerçekleşir?
Tanıma için kullanılan yöntemler, tanıma işleminin bildirilme şeklini de değiştirir. Tanıma işlemi, babanın dava açması ile gerçekleşmiş ise, mahkeme kararı resmi yazı ile ilgili nüfus müdürlüğüne bildirilir. Tanıma işlemi, noterde resmi senet düzenlemesi ile gerçekleşmiş ise, senedi hazırlayan noter tarafından resmi yazı ile en geç on gün içinde, ilgili nüfus müdürlüğüne bildirilir.
Tanıma işlemi, vasiyetin hâkim tarafından açılması ile gerçekleşmiş ise, hâkim tarafından resmi yazı ile ilgili nüfus müdürlüğüne bildirilir. Tanıma işlemi, nüfus müdürlüğünde yapılmış ise, herhangi bir bildirime gerek olmaz. Nüfus müdürlükleri, kendilerine tanıma bildirimleri geldiğinde gerekli kütük düzeltmelerini yaparak, sonucu tanıyana, çocuğun annesine ve çocuğa yazılı olarak bildirir.
Dilerseniz aile hukuku sayfasına da göz atabilirsiniz.
Yazar : Av. Anıl Can Soysüren